9 Şubat 2009 Pazartesi

DUA

ÇİLE

Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!
Ey yedinci gök, esrarını aç!
Annemin duası, düş de perde ol!
Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!
.......
Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;
Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.
İçiçe mimari, içiçe benlik;
Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur!
........
Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak...
Necip Fazıl Kısakürek (kısaltılmıştır...)

6 Şubat 2009 Cuma

Gafletten Uyansın Tüm Gözler...


Ney kursunda hocamız sadece ney öğretmiyor bize.Çünkü ney bir enstrümandan da öte felsefi olan bir canlı(!)...
Osmanlı padişahlarından Sultan III. Murad Han'ın ney ile olan münasebetinden bahsettik geçenlerde.Belki de hayatımda dinlediğim en dolu en güzel sohbetti ve yine hayatımda dinlediğim en güzel ilahiydi.

Uyan ey gözlerim gaflatten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan!
Azrailin kastı canadır inan.
Uyan ey gözlerim gaflatten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan!

Ney ile ve farklı enstrümanlarla bu ilahinintam 22 çeşidi çalınmış.Dinlemek isterseniz burdan buyrun...Gerçekten hepsi birbirinden değerli.


Emanetin sahibine emanet olun...

5 Şubat 2009 Perşembe

Kabağın Sahibi !!!


Vaktiyle Kalenderiyye yoluna mensup bir derviş, nefsle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonraki makam Kalenderilik makamıdır. Yani her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir. Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.

-Vur usturayı berber efendi, der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak :

- Kalk bakalım kabak, kalk da traşımızı olalım, diye kükrer.

Dervişlik bu. Sövene dilsiz, vurana elsiz gerekmiş ya. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahçup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz. Kabadayı koltuğa oturur, berber traşa başlar. Fakat küstah kabadayı traş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder: ‘Kabak aşağı, kabak yukarı.’

Nihayet traş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz bir kaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar. Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayrıihtiyari sorar :

- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?

Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:

- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki bu kabağın bir de sahibi var. O gücenmiş olmalı!......

Template by:
Free Blog Templates