7 Eylül 2009 Pazartesi

İnsan !!!


***İlginç, insan eğerki 10 milyonu sadaka verecek olsa bu miktarı çok bulur ama 10 milyon ile mağazadan birşey almaya gitse alacak birşey bulamaz...

***İnsan 10 dk zikir edecek olsa bu zamanı çok bulur ama bir film veya maç olsa bir buçuk saatlik zaman onun için hemen geçiverir...

***Bir futbol maçının uzaması insanın hoşuna gider ama cuma namazında hutbenin birkaç dk uzaması hiç de hoşuna gitmez...

***İnsan duyduğu dedikoduya hemen inanır ve kabullenir ama kesin doğru olduğunu bildiği birşeyi inat ederek hemen kabullenmez...

***İnsan modayı her an takip eder ama Peygamberimiz (s.a.v) sünnetini moda gibi bilmez veya bilse de ygulamaz...

***İnsan camide bir saat ibadet ederek vakit geçirecek olsa onun için zaman geçmek bilmez ama
televizyona bakarken zaman onun için çabucak geçer...

***İnsan namaz kılarken,ibadet esnasında dünyevi konuları düşünmeyi sever ama normalde İslamiyet'i düşünmekten kaçınır...

***İnsana bir sureyi veya surenin anlamını okumak zor gelir ama bir romanı okumak onun için kolaydır...

***İnsan konserde ilk sıralarda olmak için çaba sarfeder ama camide ilk sıralarda olmak için çaba sarfetmez. Aksine namazın sonunda hemen çıkıp gideyim diye son sıralarda olmak ister...

***Bir ayet yada hadis ezberlemek insanın zoruna gider ama müzik listesi top 10'da olan şarkıların hepsini ezbere bilir...

***İnsan ajandasında bir İslami toplantı için zaman bulamaz ama dünyalık işler için çok zaman bulur.

***İnsan İslami konuları dinlemeyi ve anlatmayı zor bulur ama dedikoduları dinlemeyi ve anlatmayı çok sever...

***İnsan CENNET'e gitmeyi ister ama hiçbirşey yapmadan...

------------------------

Rabbim bizi kendimizden korusun.(Amin...)

19 Temmuz 2009 Pazar


Kandilimiz mübarek olsun dostlar...

15 Temmuz 2009 Çarşamba

SENDEN İSTEMEYENE HACET !


Duâsı olmayanın ola mı umudu;
Duâya durmayanın kala mı su'du?

Duâdan ayrılsa kul mu kalır, insan mı kalır;

Duâdan özge eylül mü kalır, nisan mı kalır?

Gelin duâ edelim, Hakk'a gidelim.

Mavi bir şeyler girsin hayallerimize,

Aklar ve yeşiller vursun hallerimize.
Zaman ve mekânı bahşedelim süveydalarımıza,

Sevdalarımızı nakşedelim zamanlar ve mekanlarımıza.

Kabul olunmayacak duâdan O'na sığınarak gelin duâ edelim,

Düşelim yollarına görüşelim, varalım illerine yalvaralım...


O vermek istemeseydi istemeyi vermezdi bize;
O sevmemizi istemeseydi sevmeyi istetmezdi bize!!


İskender Pala

9 Temmuz 2009 Perşembe

Benim Kutlu Rehberim






Benim kutlu rehberim,
Sensin ya ResulAllah(s.a.v).
Sevgili Peygamberim,
Sensin ya ResulAllah(s.a.v).
Düşkünlerim ümidi,
Alemlerin mürşidi,
İki cihan Seyyidi,
Sensin ya ResulAllah(s.a.v).
Nebilerin baş tacı,
Dertlilerin ilacı,
Salavatın amacı,
Sensin ya ResulAllah(s.a.v).
Efendisi cihanın,
Gelen geçen zamanın,
Son elçisi mevlanın,
Sensin ya ResulAllah(s.a.v).
Adaletin rehberi,
Barıştıran kalpleri,
İki cihan serveri,
Sensin ya ResulAllah(s.a.v).
İdraki nurlandıran,
Kalbi onurlandıran,
Gönüllerde taht kuran,
Sensin ya ResulAllah(s.a.v)




20 Haziran 2009 Cumartesi

allah kelamının sırrı

Hollandalı bilim adamı ve psikolog Vander Hoven ALLAH kelimesini
oluşturan harflerin sırrını bulduğunu açıkladı. Prof. Hoven'in hastalar üzerindeki
araştırmasının sonucu ise şöyle..



Hollandalı bir psikolog olan Vander Hoven Kur'an okumanın ve ALLAH
kelimesini tekrar etmenin hastalar ve sağlıklı insanlar üzerindeki
etkilerini bulduğunu açıkladı.

Hollandalı profesör üç yıldan beri bir çok hasta üzerinde araştırma ve
çalışmasını yaparak yeni buluşuna ulaştığını söyledi.

Hastalarından bazılarının Müslüman olmadığını, bazılarının da Arapça
bilmediğini belirten Hoven hastalarına ALLAH kelimesini öğrettiğini
söyledi.

Alınan sonucun çok mükemmel olduğunu, özellikle depresyon ve tansiyon
hastalarında çok daha iyi sonuçlar verdiğini belirtti.

Profesör Haven ALLAH kelimesini oluşturan harflerin psikolojik hastaların
üzerindeki etkilerini açıkladı.

-ALLAH kelimesinin ilk harfi olan -A- harfi solunum sisteminden direk
çıkıyor ve nefes almayı düzenliyor.

- Damaktan söylenen -L- harfi ise, (Arapçada çıkarıldığı şekilde) dil
hafifçe damağın üst kısmına dokunuyor ve çene kısa bir duraklamayla
birlikte
aynı işlem tekrarlanıyor.(İki -L- harfi olduğu için) Bu işlem nefes alıp
vermeyi rahatlatıyor

- Son harf olan -H- harfi çıkartılırken akciğer ve kalp arasında bir
ilişki oluşuyor ve işlem sonucunda kalp atışları düzeliyor.

Bu araştırmayı yapan Hollandalı profesör Müslüman değil, fakat İslam
ilimlerine ilgi duyan ve Kur'an-ı Kerim'in sırlarını araştıran bir
psikolog.

19 Mayıs 2009 Salı

ÖLÜM


Ölüm, gözdür. Doğum anından başlayıp hayattan çekip gidene dek seni gözetler, bilinmeyenin kapı deliğinden.

Ölüm, rüyadır. Onu düşlersin sadece, gözün açıkken apaçık göremezsin, elle tutulur gözle görülür halini asla bilemezsin.

Ölüm, denizdir. Hayatın kıyısını döver durur. Ses verir, sesini dinletir. Ufuk nedir öğretir. Sonsuzluk nedir hissettirir.

Ölüm, sevdadır. Uzlaşmazdır. Diktir. Ağırdır. Hafiftir. Cin çarpmışa döndürür. Kendinden götürür, kendine getirir.

Ölüm, umuttur. Çekilmez bir hayata karşı tek tutamaktır, devrimci bir dönüşümdür.

Ölüm, dostluktur. Dostlukta tek dosttur. Seni aldatmaz. Riyakar değildir, dürüsttür, merttir. Doğruyu söyler.

Ölüm, yolculuktur. Dönüşün olmayışı ne kadar anlamlı, ne kadar güzeldir. Koparmaktır palamarı. Son gemiye binmek, açılmaktır.

Ölüm, okumaktır. Okumakla ölürsün. Ölümü okursun. Ölümle okursun. Okumaktır, çünkü olgunlaşırsın. Yeni bir sensindir.

Ölüm, bilmektir. Böyle diyelim ya da.

Ölüm, hüzündür. Hiçbir şey bu hüznün tadını vermez, veremez.

Ölüm, yazdır. Kış değildir. Sıcaktır, yakar, kavurur. Güneşin altında bilmediğin şey kalmamıştır artık. Pişersin. Olursun.

Ölüm, kadındır. Zor seversin. Sevdin mi bir daha bırakamazsın. Anlaması zordur onu. Bırakması da.

Ölüm, erkektir. Müşfik görmek istersen müşfik, zorba görmek istersen zorba.

Ölüm, inançtır. İnanmazsan ölemezsin. İnandığında ölmesi kolaydır artık. İçin rahattır. Huzur gelip bulur seni.

Ölüm, gecedir. Bütün gereksiz sesler kesilir. Bütün gereksiz renkler kaybolur. Bütün gereksiz işler bırakılır.

Ölüm, tepedir. İstersen Prometeye sor.

Ölüm, evdir. İçinde hiçbir tehlikeden korkmadan barınabileceğin yerdir. Dış dünyanın vahşetinden seni koruyacak bir mekan.

Ölüm, hikayedir. Girişi, gelişmesi vardır. Ama sonu yoktur. İlginç bir hikayedir, kesinlikle okumak gerekir.

Ölüm, müziktir. Büyük besteciler yaklaştılar, ama onun kadar kusursuz bir eser veremediler.

Ölüm, yalnızlıktır. Hakkı verilmiş bir yalnızlık. Zahmete değer bir yalnızlık hali.

Ölüm, ayrılıktır. Yanılma sakın ola: Başkalarından ayrılık değil. Bir türlü tamamlayamadığın kendinden ayrılık.

Ölüm, mektuptur. Kime yazılır, nasıl yazılır, kimden alınır, kime okunur. Herkesin kendince bir usulü vardır işte.

Ölüm, mizahtır. Keskin bir mizah. Trajikliğini içinde gizleyen, herkese göstermeyen bir mizah.

Ölüm, anıdır. Silik bir anıya dönüştüğü zannedilir, ama hep canlı kalır. Dokuz canlı.

Ölüm, Doğudur. Bilindiği sanılan, bilinmeyen Doğu.

Ölüm, şiirdir. Hayat vezninde, kafiyelerinin peşinde dilini eğip büktüğün, berceste mısraına bütün şairlerin öykündüğü bir şiir.

Ölüm, ölümdür. Bilinenin aksine, şakaya gelir, ele gelmez.

(Alıntıdır...)

Fotoğraf için...

15 Mayıs 2009 Cuma

gönülden dile

8 Mayıs 2009 Cuma

İslam âleminin en modern camisi hayırlı olsun




5 Mayıs 2009 Salı

vesvese

29 Nisan 2009 Çarşamba

misvak ve faydaları




Diş macunları ileri derecede bazik olduğundan ağız içi dengeyi bozar. Ancak bu nebati fırçanın (misvak) aktif kısmı haftada bir değiştirilerek yeni bir fırça kullanma avantajını sağlar. Misvakta ise yüksek konsantrasyonlarda asit veya bazik tabiatta maddeler yoktur.

Ege Üniversitesinde yapılan bir araştırmada liflerinde baklava dilimi şeklinde anizotrop basit prizmatik bitki kristallerinin olduğu anlaşılmıştır. Bunun ise mekanik temizliğe tesiri büyüktür.

“Misvak kullanınız!”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)buyuruyorlar ki:

“Misvak kullanınız! Zira misvak ağzı ve dişleri temizler, Cenâb-ı Hakk’ı râzı eder. Cebrâil (a.s.) her gelişinde bana misvak kullanmayı tavsiye etti… O kadar ki, bana ve ümmetime farz kılınacak diye korktum…” (1)

Misvak; “Erak” denilen ve çalıya benzeyen, dalları ve yaprakları çok, yumuşak ve hoş kokulu bir ağaçtır. Dallarından ve köklerinden misvak çubuğu yapılır. Güney Arabistan, Afrika ve Hindistan gibi sıcak memleketlerde yetişir.
***

Kullanma şekline gelince…

Misvak çubuğunun kabuk kısmı soyulur, lif kısmı temizlenir ve bir miktar su içine bırakarak bir müddet bekletilerek yumuşatılır. Lifler hâline geldikten sonra kullanılır. Hadîs-i şerifte, “Su içtiğinizde yavaş yavaş içiniz! Misvak kullandığınız zaman ise, aşağıdan yukarıya doğru kullanınız.” (2) buyurulmuştur.

Misvak kullanmada orta yol takip edilmelidir. Zaten hadis-i şerifte buyurulduğu gibi, “İşlerin hayırlı olanı, orta halli olanıdır”.

Eğer misvak aşırı derecede kullanılırsa;

- Çoğu dişlerin parlaklığını ve güzelliğini giderir.

- Mideden yükselen buharların ve kirlerin oralarda yerleşmesine zemin hazırlar.

- Eğer normal olarak kullanılırsa, dişleri parlatır, diş köklerini kuvvetlendirir, balgamı keser, mideyi düzenleyip hazma yardım eder, sesi güzelleştirir, konuşmayı kolaylaştırır.

- Okumak, zikir yapmak ve namaz kılmak için zindelik verir, uykuyu giderir. Ve nihayet;

- Allah Tâlâ’yı râzı kılar, melekleri-rûhânîleri hoşnut eder, yapılan ibâdetlerin ecrini artırır.
***

Misvakla alakalı hadîs-i şerifler umum ifade ettiği için, hem oruçlu ve hem de oruçlu olmayan kimselerin kullanması müstehaptır.

Misvak kullanmanın belli bir zamanı yoktur. Fakat yemeklerden sonra, uykudan önce, uyandıktan sonra ağız kokusunu gidermek için, abdest alırken, Kur’an okuyacağı zaman ve namaza başlamadan önce kullanılması münasip olur.
***

Misvakla alâlakalı diğer bazı hadîs-i şerifler de şöyledir:

“Câfer bin Ebî Tâlib (r.a.) demiştir ki; ashaptan bir cemaat, Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) yanına gelmişlerdi. Onlara hitâben, “Bana ne oluyor ki, sizleri dişleri sararmış ve ağızları kokuyor olarak görüyorum. Misvak kullanınız! Eğer ümmetime güç geleceğinden korkmasaydım, her namazda (abdest alırken) misvak kullanmalarını emrederdim.”(3) buyurdu.

“Dört şey peygamberlerin müştrek/ortak sünnetlerindendir:

1. Utanma duygusu,

2. Güzel koku sürünmek,

3. Misvak kullanmak,

4. Evlenmek.” (4)

“Mİsvak kullanılarak (alınan abdestle) kılınan namaz, misvaksız olarak kılınan namazdan yetmiş derece daha üstündür.” (5)

17 Nisan 2009 Cuma

Peygamber Efendimiz (SAV) ve İnce Zekası


Kutlu Doğum Haftasındayız.Belki de bu hafta hiç çalışmadığımız kadar çalışmalıyız O'nu tanıtmak için,O'nun gül kokusunu yaymak için...

Günümüzde Peygamber Efendimiz (sav)'i tanımayan insanlar o kadar çok ki.Ve bunu fırast bilip tanımayanları kandıranlar...Bu güne kadar bir çok insan Efendimiz (sav)'i sadece dinini yayan hataları düzelten sadece işiyle ilgilenen biri olarak gördüler.Oysa ki unuttuğumuz nokta belki de O'nun da bir insan olduğuydu.

Efendimiz (sav) hepimizden daha çok insandı.O'nun da sosyal hayatı vardı.Mesela Efendimiz'iz (sav) çok şakacı bir insan olduğunu çoğu kimse bilmez.O şakasını da yapar ama insanlara olması gerek ölçüyü de tüm güzelliğiyle anlatırdı,hal diliyle...Bakınız sadece kısacık bir menkıbe:

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a) bir hurma ağacının dibinde karşılıklı oturmuş hurma yiyorlarmış.Hz. Ebu Bekir şaka olsun diye yediği hurmaların çekirdeklerini çaktırmadan Efendimiz'in önüne biriktiriyormuş.Hurmalar bitince Hz. Ebu Bekir (r.a.) Efendimiz'e;" Ya Allah'ın Resulu, ne kadar acıkmışsın öyle.Baksana önünde ne kadar çok hurma çekirdeği birikmiş!" deyince Efendimiz (s.a.v.) gülümsemiş ve o büyük zekasıyla cevap vermiş arkadaşı ve kayın pederi olan Hz. Ebu Bekir'e; "Ya Ebubekir,sen benden daha çok açmışsın ki hurmaları çekirdekleriyle beraber yemişsin.Baksana senin önünde hiç çekirdek yok.." diye karşılık vermiş...

O'nun gül ikliminden istifade etmek duasıyla...

26 Mart 2009 Perşembe

15 Mart 2009 Pazar

" şüphesiz "

9 Şubat 2009 Pazartesi

DUA

ÇİLE

Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!
Ey yedinci gök, esrarını aç!
Annemin duası, düş de perde ol!
Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!
.......
Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;
Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.
İçiçe mimari, içiçe benlik;
Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur!
........
Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak...
Necip Fazıl Kısakürek (kısaltılmıştır...)

6 Şubat 2009 Cuma

Gafletten Uyansın Tüm Gözler...


Ney kursunda hocamız sadece ney öğretmiyor bize.Çünkü ney bir enstrümandan da öte felsefi olan bir canlı(!)...
Osmanlı padişahlarından Sultan III. Murad Han'ın ney ile olan münasebetinden bahsettik geçenlerde.Belki de hayatımda dinlediğim en dolu en güzel sohbetti ve yine hayatımda dinlediğim en güzel ilahiydi.

Uyan ey gözlerim gaflatten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan!
Azrailin kastı canadır inan.
Uyan ey gözlerim gaflatten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan!

Ney ile ve farklı enstrümanlarla bu ilahinintam 22 çeşidi çalınmış.Dinlemek isterseniz burdan buyrun...Gerçekten hepsi birbirinden değerli.


Emanetin sahibine emanet olun...

5 Şubat 2009 Perşembe

Kabağın Sahibi !!!


Vaktiyle Kalenderiyye yoluna mensup bir derviş, nefsle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonraki makam Kalenderilik makamıdır. Yani her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir. Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.

-Vur usturayı berber efendi, der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak :

- Kalk bakalım kabak, kalk da traşımızı olalım, diye kükrer.

Dervişlik bu. Sövene dilsiz, vurana elsiz gerekmiş ya. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahçup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz. Kabadayı koltuğa oturur, berber traşa başlar. Fakat küstah kabadayı traş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder: ‘Kabak aşağı, kabak yukarı.’

Nihayet traş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz bir kaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar. Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayrıihtiyari sorar :

- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?

Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:

- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki bu kabağın bir de sahibi var. O gücenmiş olmalı!......

Template by:
Free Blog Templates